4 Eylül 2015 Cuma

Popüler Kültür Müziği'nin Yeni Nesil Üzerindeki Etkileri

Merhaba gençler ve hep genç kalanlar.

     Yaşadığım dünyanın artık gittikçe yozlaştığını fark etmeye başladığım o döneme çoktan başlamış bulunmaktayım. Bunu hem kendime, hem de çevreme bağlıyorum çünkü üç ihtimal var:

- Kazandığım bilinç sonucu yapılan haksızlıkları sonunda görmeye başlamam,
- Cidden çok fena yozlaşan bir dünya olduğu gerçeği,
- Her ikisi de, ki bu yozlaşmanın ekstra bir hızlanma olarak gözümüze çarpması an meselesi.

     Günümüz gençliği gerçekten berbat bir halde. Pekala ben de pek yaşını başını almış biri sayılmasam da, en azından 14 yaşında gece kulübüne girmenin ne olduğunu bilmeyen biriydim. Şimdi yeni yetişen insanları kardeşim aracılığıyla, onların arkadaşarı veya muhabbetleri olsun veya etraftaki insanlara bakarak az çok bir fikre sahip olabiliyorsunuz. Bilginin derinliği pek olmasa da, "Abi ölümüne Directioner'ız" lafını duyar duymaz o kişinin profili gözünüzde canlanıyor.

     Pek tabii günümüz gençliğini çok şey etkiliyor. Ancak çevresel faktörlerden en önemlisi (eğitim hariç) bana kalırsa müzik. Devamlılık açısından çok uzun vadeli. Her gün piyasaya gerekli gereksiz birçok "sanatçı" giriyor. Şarkı sözlerini dinlemeye kalkıştığınızda hüsrana uğrama ihtimali çok yüksek artık. Şarkıya istediğiniz sözü yerleştirin, melodi güzel oldukça kimsenin umrunda değil. Birileri birilerini şarkıda utanmadan "hayvanlar gibi becereceğini" söylüyor, biz de tey tey adlı ritmi tutuyoruz. Bence bu tip şeylere maruz kalmak bizi gerçekten kötü etkiliyor. Birçok kişi bunun farkında olmamakla beraber müzik kültürü yavaşça bunun üzerine kuruluyor. Ortalıkta alenen yapılan şeyler çoğalıp kabul görüyor. Şu an muhafazakar gözükebilirim ama kesinlikle öyle değilim. Zira insanlar bir şeyler yaşayacaksa bunu özel olarak, kimseye malzeme etmeden yaşasınlar istiyorum.

    Şarkılar yapılırken ne kadar emek verilmediğini söylememe gerek bile yok. Emek ürünü olan işler zaten kendini belli ediyor. Bu arada bu konuda, özellikle müzik konusunda çok katı olduğumu düşünebilirsiniz, öyleyim de zaten. Bundan ben de memnun değilim veya çok bilmiş de görünebilirim gözünüze, fakat durum gerçekten bu değil. Çok fazla insan sadece para kazanmak için bu işi yapıyor. Seksi klipten bol bir şey yok şu günlerde. Amaç sadece "İlgiyi çekelim, iki izlenelim iki de konser veririz, ardından yine bir şarkı patlatır geri geliriz ya sıkıntı yok.". Çoğu insanın bu günlerde ünlü olmakla müzik yapma işini karıştırmayı çok iyi başarıyor. Etrafta bu kişiler hariç bir sürü yetenekli insan mevcut. Bir sürü kişi o insanların yerinde olmayı fazlasıyla hak ediyor.

     Bir de eski müziklere değinmek istiyorum. Şahsi olarak belli bir süredir 2000'lere kadar adını duyurmuş olan grupları dinliyorum. Genel olarak 80'ler 90'lar Rock ve Blues dinlerim, alternatif olarak Jazz'ı da dinlemeye çalışıyorum fakat pek hakim değilim. Popüler kültürü de ister istemez takip ediyorum. Yani bir mekanda duyduğum şarkıyı genelde tanırım veya kim söyler bilirim. O yüzden dinlediğim müzikle popüler kültürün arasındaki farkı net olarak görebiliyorum. Eski müzikleri de ısrarla tercih etmemin ve sürekli onları dinlememin sebebi bu. Genel olarak şarkı trafiklerinin belli ritim ve melodilerden çıkmadan 4 dakika gidebildiği oluyor. Veya sadece kafa dağıtmak için dinlenilen şarkılar var en basitinden. Sadece o işe yarıyor. İçi boşaltılan şarkılar dinletildikçe insanların da içi boşalıyor. Etrafındaki önemli meseleleri daha az önemser ve bunlara daha az tepki verir hale geliyor. Ahlaksızca yapılanlar normal hale geliyor. Bunları özür dileyerek söylüyorum fakat malesef benim gözlemlediğim bunlar. Bunların farkında olmak gerekiyor ki bizim üstümüzde ne etkileri olduğunu görebilelim. Eskiden yok artık diyip imkan vermeyeceğimiz şeyler şimdilerde normal ise, bunda günümüz müziğinin payının çok büyük olduğunu düşünüyorum. Eğer bir hatam veya atladığım bir yer varsa yazmaktan lütfen çekinmeyin, bu konuda yorum dinlemeye açığım.

Saygılarımla.




1 Eylül 2015 Salı

Kendini Bilmenin Felsefesi

Selamlar efenim,

   Bu yazımda insanın doğası ile ilgili bazı kavramları elimden geldiğince ifade etmeye çalıştım. Genel olarak kendini bilmek ve mutlu olmanın yolunu gösterebilecek, ipucu niteliğinde bir yazı. O zaman buyrun efenim sofraya, yemek hazır.


   Aslında gerçeklik nedir,nasıl bir şeydir,hiçbirimiz bunu bilemeyiz. Hatta duruma böyle bakarsak hiçbir şeyin doğruluğundan kesin olarak emin olamayız. Hepimizin her gün yaşadığı tecrübeler aslında birtakım görüntü ve sesin önceki tecrübelerimizle birleşip bir anlam oluşturmasıdır. Bu yüzdendir ki herkes her yerde aynı şeyi görüp tecrübe etse de bu tecrübenin niteliği her bir kişi için farklı olacaktır. Bu da geçmiş yıllardaki gerçeklik adı altında yaşadığımız birtakım yüzyüze geldiğimiz durumlardan dolayıdır. Bir kişinin yaşadığı gerçeklik diğer kişininkiyle örtüşmüyorsa ,tek bir doğrunun olduğunu reddetmemiz gerekir. Bu da aslında bir dünyanın içinde 7 milyar dünyanın olduğu ve bunun gittikçe arttığı anlamına gelir. Aynı yer,aynı zamanda farklı olabilir, farklılaşabilir, değişebilir. Bu benim, senin ve onun yorumuna bağlıdır. İstersek aslında yaşadığımız dünyayı da reddedebiliriz. İçinde milyonlarca kural ve tabularla yaşadığımız bu dünyada,bizim düşüncelerimizin toplamı ile bu kurallar bütünü, siyahla beyaz arasındaki uçurum kadar farksızdır.

   Bir insan hakiki mutluluğu yakalamak istiyorsa-ki hakikat herkese göre değişir- o kişi her türlü durumda kendine bir pay çıkaracak ,bundan faydalanacak imkanı kendisine sağlamalıdır.  Bu kişi mutluluğu insanda ararsa en büyük hatayı yapmış olur. Diğer insanlara sığınmamizin nedeni, kendi iç huzurumuzu bulamamamızdan kaynaklanan bir tür kaçıştır. Anlık zevkler, ego tatmini, insanların yorumlarina çok fazla değer biçmek, özgüvensizlik belirtisiyle beraber iç huzurun olmayışının da bir simgesidir. Bunlardan kurtulmanin bir yolu da ilk once ego duygumuzu bastırmak ve minimuma indirmektir. Ego diye bir şeyin yokluğundan söz edemeyiz, çünkü ego bizim bencil tarafımız, bizi biz yapan kısımlardan birisidir. Ego olmasaydı tek bir insan tipi doğabilirdi. Eger egodan kurtulup kişi kendi doğrularını değil, mantığının elverdiği doğruları ve aslinda olması gerekeni uygulamaya başlarsa ego kendiliginden azalacak, özgüven yükselmeye başlayacaktır. Özgüven yükselmeye başladığında her şey kendi kendine çözülmeye başlar. Kilit nokta bu duruma nasıl gelindiğidir. Bu insan hem içe dönerken hem de dışa dönmeye başlayacaktır. İçe dönmesinin nedeni kendini çözümleme çabasıdır. Dışa dönük olması ise özgüveninden kaynaklanan dünyada ne olup bittiği ile ilgilenme isteğidir. Aradaki fark sadece iç ile degil, artık dış ile ilgilenme isteği doğacak kadar kişinin kendine güven duygusu aşılamış olmasıdır. 

   Benmerkezcilikten kayan merkez artık sosyalliğe dogru yönelir. Ancak bu yolda çoğu kişi tarafından yapılan ve farkedilmeyen hatalar mevcuttur. Biri, bu yolda ilerlemeyi tamamladığını düşünen bireyin kendini rehavete teslim etmesidir. Bu kişi genel olarak yine sosyallik açısından çok fazla yol kat etmeye devam etse de, bazı olaylara sebep olan düşüncelerinin ne olduğunu asla analiz edemeyecektir. Eski düşünme yoğunluğu yoktur zira. Sonuçta ne kadar çalışırsak çalışalım, 1 ay hiç pratik yapmadığınızda bütün emek boşa bile gidebilir. Bu şekilde kendi hareketlerini çözememeye başlayan kişi istemsiz olarak kontrolü iyice bırakmayı tercih eder, olan olmuştur. Bu yüzden gerçek özgüven, kendini dış kabuk olan sahte özgüvene bırakır. Bunu yapmak kolay olandır, biraz bakarsanız göreceksiniz ki ülkemizin büyük bir çoğunluğu bu özgüven karmaşasını yaşadığından (ve bunun farkında olunmaz, olunsa bile kabul edilmez) dolayı genel olarak öfkeli olduğunu görürsünüz. İnsanların genel olarak sinirli, anlayışsız ve agresif olmasının arkasında bunun yattığını savunmaktayım. Siz de bu yazıyı okuyan ve önemseyen biri olarak sıkça yaptığınız ve sizi veya etrafınızı rahatsız eden şeylerin farkında olarak bunlar hakkında neler yapabileceğinizi gerek okuyarak gerek kendinize sorarak öğrenebilir ve ilerleme gösterebilirsiniz. Emin olun ki daha mutlu ve bir şeylerde daha aktif olacağınızı, odaklanma yetinizin arttığını göreceksiniz. Bu düşünme daha da sıklaşacak ve daha çok şey çözülmeye başlayacak. Birçoğu sizi rahatsız edecek, ancak canınızı sıkan şeylerle karşı karşıya gelmek sizi başlı başına bu dertten kaçmaktan daha iyi hissettirecektir. En azından sorunun ne olduğunu biliyorsunuz. Cevabı da eninde sonunda biraz emek sarfederseniz bulmakta gecikme olasılığınız sıfıra yakın. Gerçekten bir şeyleri içten istemek çok önemli. İçten gelen bir seçimin, bu seçimin ve seçimlerin getirdiği mutlu bir hayatın anahtarı. Kendinizle ilgili şeyleri kendinizin keşfetmesi kadar, veya insanın kendine yatırım yapması kadar tatmin veren bir hissin olmadığını bilmek gerekli.



Sevgilerimle.